23 Temmuz 2009 Perşembe

Başlık Bulunamadı

Geçen zamanda aslında yazılacak ,anlatılacak ne kadar çok şey birikti.Okul bitti ,kepler atıldı yakında beni bir iş koşuşturması bekliyor ... Arkamı dönüp şu 4 seneye baktığımda ilk günkü tutkumdan hiç bir şey kaybetmediğimi görüyorum.Hala hayallerim cebimde hatta cepler biraz kabarmış mı ne ? Üniversiteye başlarken Alman lisesinin gri dünyasından kurtulduğuma ilkin seviniyordum. Bilmiyordum daha o zamanlar grileri insanların kendisinin yarattığını. Bizim liseden mühendis,avukat,doktor çıkardı çıkmalıydı bense bir pencere açmak istiyordum ,aşçı olmak istiyordum ,yemeğe olan tutkum ve sevgimin ötesinde belki de dur demek istiyordum hayatın bu koşuşturmacasına.ÖSS illetine kendimce bir meydan okuyuşuydu belki de..Hocalarımdan,arkadaşlarımdan bazıları tebessümle bakıyordu bana böyle söyleyince ama ben aşçı olmak istiyordum Hayata karşı sorumluluklarım olduğunun ,bir amacımın olması gerektiğini öğretmişti Alman lisesi.Bense, bana öğretilenlerle isteklerimi kafamda evirip çeviriyor orta yolu bulmaya çalışıyordum kendimce.Aşçı olacaktım benim için önemli olan insanın sevdiği işi yapmasıydı ve insan sevdiği işte başarılı olurdu.Başarı sayılarla değil mutlulukla ölçülüyordu benim dünyamda. Aşçı olacaktım.. ama sırf kendi zevkim için değil ülkem içinde bir şeyler yapmalıydım.Türk mutfağı içinde bir şeyler yapmalıydım ama ne yapmalıydım daha şekillenememişti o 4 senenin beni beslemesi gerekmekteydi. Lisem bana düşünmeyi,sorgulamayı,okumayı,araştırmayı,program yapmayı öğretmişti.Ve en önemlisi hayatın anlamının başka yerlerde olduğunu göstermişti.Üniversite ise o anlamın ne olduğunu bulmama yardım etti,başka yerlere taşıdı sanırım. Üniversiteye başladığımda hem yemekle daha doğrusu gastronomiyle ilgili hem de hayatla ilgili başka odacıklar olduğunu gördüm.Öğrendim ki aşçılığın ötesinde başka bir dünya var bir kültür var, bir tarih var ,bir bilim var, saymakla bitiremeyeceğim başka bir sürü şey var ve öğrendim ki aslında hepsi birbiriyle bağlantılı ve hepsi yaşamımızın o kadar içinde, yanı başımızda duruyor. Üniversitede okurken çok güzel günlerim geçti bu konuda bazı arkadaşlarıma teşekkürü borç bilirim.Bende ki tutku onlara fazla geliyordu biliyordum ama beraber sofralara çok oturduk çok güldük.İçki içer, rakıyı çok sever oldum :)) Hayatı,keyfi,mutluluğu tekrar betimledim kendime. Unutmadan insan ilk kazık yemeği öğrenmeye okulda başlar derler ya doğruymuş gider ayak bunu da öğrendim :) Sonra kendimde daha keşfedilmemiş tutkular olduğunu öğrendim, yemeğin yanına birde geziyi ekledim, tarihi ,okumayı seven bene bir de sosyolojiyi,kültürün yolculuğunu ekledim.Sonra gidilmeyi bekleyen haritalar ,daha kurulmamış sofralar ,yürünmeyi bekleyen sokaklar ,tadılmayı ve yapılmayı bekleyen yemekler,tanışılacak insanlar,kurulmayı bekleyen dostluklar çizdim ceplerime koydum.Artık kendimi aşçı olarak tanımlamak bana yetmiyor aşçı gastronom mu demeliyim kendime ? Yok yok hala isimlendiremediğim bir şeyim ben. Hala önümde keşfedilmeyi bekleyen uzun bir yol var eminim buna. İşte bu ucu gözükmeyen yolun bir köşesinde slow food'la da tanıştım.Şu ara kendileriyle pek bir haşır neşirim öyle ki kendisine ayrı bir başlık ayrı bir yazı yazma gereği duyuyorum.SPAN>