8 Şubat 2010 Pazartesi

"However,the training of a good chef does not happen when he/she is cooking.The fundamental for those who want to work as a chef de cuisine is the interest in literature and research on gastronomy.More than reading a recipes a chef must know what she/he does and be famillier with the history of ingridients he/she has works with.That is the only manner to best combine the elements and give her personel touch without disregarding culturel aspects that refer to each dish"

Alex Atala

Dibine kadar savunduğum bir konuyu adam çok güzel anlatmış.

Uzun süredir etrafımdakilere bende bunu anlatmaya çalışıyor, bunu savunuyorum.
Okumayan ,öğrenmeyen ,gezmeyen, tatmayan sadece 7/24 mutfakda çalışan bir aşçı ne kadar iyi bir aşçı olabilir sizce ?Aşçılığı da geçtim yemek insanıdır sizce ?
Eger sen yaptığın yemeği,elindeki ürünlerin coğrafyasını bilmessen,tarih boyunca yaşadığı kültürel oluşumu ve etkileşimleri bilmessen ilgilenmessen,gündemi takip etmessen iyi bir yemekçi olamassın ,üretemessin,türetemessin..
Oysa o gördüklerin,yediklerin,öğrendiklerin sende bir yer eder zamanla ve hiç beklemediğin bir anda ellerine akar..

Böyle konuştuğuma bakmayın ben hiç ama hiç bir şey bilmiyorum ama öğrenmek için çabalıyorum ve işte o yüzden gitmem gerek diyorum kendime devamlı... git ceylan gez ceylan gör ceylan oku ceylan.O yüzden master yapmak istiyorum

Birde bu istekler ve talepler karın doyursa.Karın doyurayım derken hayat kacmasa.
Ve ben artık ya şu şımarıklığımı üstümden atsam ya da ceseretimi toplasam da yola koyulsam.
Karar verememek ve yerinde saymak kendine verdiğin en büyük ceza ve bunu bile bile yapmak en büyük salaklık.

İstanbul,bırak tadın damağımda kalsın !

Nerelisin dediklerinde içimden "İstanbulluyum" demek istesemde bu cevap kabul edilmeyeceği için ,"istanbul doğumluyum ama ailem İzmirli" diyorum.Şrak İzmirli damgası anlıma yapışıyor zaten İzmirli olmak günümüzde ayrı bir mevzu bahis konusu hele hele bir de bayansan muhabettin sonu gelmez ..
Her ne kadar ufaktan uzaktan izmirlilik damarlarımda varsada ara sıra babaannem gibi bir kac sözcüğü izmirce söylesemde (bkz demin'e temin demek) aslen ben İstabulluyum.İstanbulun şehirli çocuğuyum hatta daha da ayrıntıya girersek leventliyim.
Oysa İstanbul artık uçsuz bucaksız bir kent günlük koşuşturmamız içersinde 3-5 yer dışında görmeden hissetmeden bilmeden yaşıyoruz İstanbul'u.
Öyleki istanbulluyum demeye bile dilim varmaz oluyor bazen.
Bense İstanbul'u yeniden hissetmek istiyorum şu ara ,hafızama kazımak istiyorum inceden,tatmak istiyorum onu her yerinden.Hani herkesin anısına takılan şey farklıdır ya malumunuz benim ki de yemek üstü keyif.Yemeklerle hatırlıyorum anılarımı ben.
Tıpkı İstanbul değince aklıma ilk gelen şeylerden biri vapurda çay simit keyfi kulağımda muzik ,uçan martılara bakarken elimi çay bardağında ısıtışım gibi.
Bu yüzden kendime yeni bir proje verdim.Proje verdim diyorum çünkü bunu ciddiyetle yapmak istiyorum.Ürün üstünden değil semt üstünden bir lezzet keşfine çıkmayı planlıyorum.
En başta Kadıkoy,Üsküdar,Fatih,Pangaltı gibi. Hepsine bir gün yahut daha fazla zaman ayırıp sokaklarını arşınlamak burnuma gelen güzel kokuları takip etmek istiyorum.
Lezzetiyle,esanafıyla kazımak istiyorum aklıma,İstanbulluluğu yaşamak istiyorum.
Sonra her semt için ayrı bir liste yaparım kendime.Kim bilir ilerde semt semt İstanbul gurme turlarının yapıldığınıda görürüz.
Ama şimdilik İstanbul ;paltomu giydim,paramı cebime koydum bekle beni geliyorum..