14 Ocak 2010 Perşembe

Edirne-Kesan dolu mideli bir haftasonu

Her ne kadar resmi olarak şu an çalışmasam da hayatım da bir koşuşturma mevcut.Şu ara sevdiğim ve hep yapmak istediğim şeyleri yapmaya çalışıyorum.
Gezi ve yemek tutkunu olduğum herkes tarafından biline :)Eh yedirip icermesini gezdirmesini, gezdirilmesini de sevdiğim biline.
Hal böyle olunca şubatta gastronomi üniversitesinden gelecek öğrencilerin Türkiye de yapacakları stajın edirne-keşan koluna yardım için bir kaç gündür buralarda yoktum.
Keşan'a üniversiteden arkadaşım Burak vesilesiyle pek çok kez gitmeme rağmen bu sefer yine bir Keşanlı olan Evrimin de orda oluşu geçirdiğim vakti ayrı bir güzelleştirdi.Edirne'ye ise daha önce hiç gitmemiştim.
Öte yandan sağ olsun hem Burak hem Evrim yemeksiz bir dakika geçirmeme izin vermediler.
Bu konuda ikisindende şikayetçiyim :) İstanbul'a varır varmaz elimde su şişesi dolaşmak zorunda kaldım devamlı tuvalete çıkmakda cabası.

Her şey Keşan'a varıp Burak'ın beni çorbacıya götürmesiyle başladı.Çorbacı Burakların amcasının ,yeni açmışlar ,günlük 8 cesit çorba oluyor(soslu tavuk,tavuk,mercimek,ezogelin,kelle,işkembe,sebze..) 24 saat acık.İsmi çorbacızade.Ustasıda tatlı mı tatlı edirneli bir amca gide gele "yeğenim yeğenim gel bir çayımı iç" demeden bırakmaz olduu beni.
İlk gün yarım mercimekle başlayıp mutlulugum yarımşar işkembe ve kelle corbası ile devam etti.Oh artık mutlu bir insandım :)sonraki günlerde çorba içmeden eve girmez olduk.Bense artık "atom" denilen bagırsak kelle dil vs ortaya karışık çorba içer oldum.Olurde ekiple Keşan'a gelirsem ve de yok olursam bir ara anlayın ki ceylan kesin çorba içmeye gitmiştir.
Her gün değişen çeşit çeşit taze 24 sat açık çorbacıların İstanbul'da da çok tutucağını düşünüyorum.Biri el atsa fena olmaz

Tabii biz çorba içmekle kalmadık ordan kokoreç yemeğe ordan midye dolma yemeğe gittik
en son kendimi Burak'ın ağzıma annesinin yaptıgı kuru baklavaları tıkmaya çalışıp da ona itiraz ederken hatırlıyorum.
Ertesi gün biraz program için çalışma zamanıydı.Bir peynir üreticisini ziyarete gittik.
Trakya sütüyle, kuzusuyla çok verimli bir bölge gelen çoçuklara trakya peynirini(özelikle ezine,edirne ) kıvırcık kuzuyu vs. göstermek istiyoruz.Öte yandan keşan'nın satır köftesi ve kazlı akıtması çok meşhur sonra her evde tarhana çorbası olmassa olmazı.Keşanda herkes peynirini ya kendi yapıyor ya da köylerden alıyor şarap desen gene aynı.Ah bir de mayalı hamurdan yaptıkları bir lokma var ki sormayın gitsin başıma neler açtı..
Edirne de yediğim meşhur tava ciğerini hala midemde hissederken akşam yemeği davetlisi olarak Evrimlerin evine gittim.Annesi beli kötü olmasına rağmen üşenmemiş zahmetler verip bir sürü yemek hazırlamış.Evrimcim de servisde annesinden eksik kalmadı ev tarhanası, köyden gelen kuskus ,erişte, üstüne tepside pişmiş sebzeli tavuk doldurduda doldurdu..
Sonra Evrim'in anlatıp da bitiremediği meşhur halasına ziyarete gittik ki dediği kadar varmış yanına staja gitmem gerek kesin.Kendi kurutuğu meyveler mi desem ,turşular mı desem,salamura yaptığı zeytinler mi salça mı şarap mı desem hele hele elmadan yaptıkları şarap çok entresandı biz içtiğimizde daha olmamıştı ama rengi ve kokusu çok güzeldi ah bir de komşularının şarabından içtik meğer bu yörede kendi şarabını yapmak adetmiş.Komşuları Şarköy'den 3 ton üzüm alıp yapmışlar bu sene evlerinde.İnanın herhangi bir doluca şarabından çok daha iyiydi içtiğim.Gecenin son noktası ise ki saat 10:00'u geçiyordu üşünmeyip bize hazırladığı lokmalar oldu.Eh on mon önüne sıcak sıcak puf puf lokmalar gelmiş ev salçasından peynirinden içine koyup koyup yemesek üstüne çay höpürdetmesek olmazdı..
tabii sonra akşam ne ben ne evrim uyuyamadık bir türlüü :))

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder