24 Aralık 2009 Perşembe

bu yollar dağ taş yerine peynirden şarapdan olsa

Ben kendimde bu tutkuyu keşfedip gastronomi okumaya karar vereli 4 seneden fazla zaman olmuş.Zaman su akar gibi geçip gitmiş, gidiyor ,büyüyorum, hata yapıyorum,öğreniyorum,okuyorum,merak ediyorum,özlüyorum,istiyorum,seviyorum,yeniden ve yeniden kendimi keşfediyorum..
Aynı ben gibi hayata karşı olan içimdeki bu tutkuda büyüyor,dönüşüyor..Hani yaşın büyüdükçe müstakbel partnerinden beklediklerin gibi..İlkokuldayken güzel yüzlü bir çoçuk yahut sarışın renkli gözlü bir hanım evladı aşık olmak için bize yeterken, üniversite çağında bunların çok ötesinde farklı şeyler arıyor insan..

Gariptir kendimi bilmek ,hayattan ne istediğimi bilmek konusunda ayaklarım daha fazla yere bastıkça gerçeklerle karşılaşmaktan olsa gerek dünyam daha fazla bulanıyor.

İşte ben okula gidip gastronominin g'sinden a'sına,s'ine (yok daha fazla ileri gidebildiğimi sanmıyorum daha) geçerken bu süre zarfında kendimi çok hırpaladım,çok çalıştım.Her şeyi hep 2.plana öteledim.Şemsa Hanım zamanında demişti yakarsın kendini dikkat et bu kadar çalışma koşturma,kendine zaman ayır..Nerdeee bir kulaktan girip ötekinden çıkma misali bendeniz.
Sırf oda değil tabii zaman-para ikilemi o zamanda süre geliyordu.Hoş mutlu muydum bunları yaparken mutluydum.Canımı sıkan şeyler için mutfak bir araç mıydı, içinde yok mu ediyordum pişirip yiyor muydum.Evet belkide öyle yapıyordum...
Şimdi bunları biraz utanarak söylüyorum,ama hayatımda öyle bir noktaya gelmiştim ki
kendimle ilgilenmiyordum hani odamı filan geçiyorum zaten artık kendisi kalıtsal bır durum oldu bildiğiniz kronik dağinik bir odam var :)Çok da mutluyum odamla :)
Sinemaya gitmiyordum.Özel hayat mı oda ne ?
He öte yandan ,bir dergide yazılar yazıyordum,sınıf başkanlığı,bölüm başkanlığı,dereceler,projeler,bölüm 3.lüğü,iş,catering gibi bir çok terim hayatımın içindeydi.Allah icin çok sevgili arkadaşlarım vardı.Burdan Nil'i ,Alp'i,Suna'yı,Burak'ğı ve tabii Melisa'yı en başa yazmazsam haksızlık olur.
Hele hele hayatıma "keyif pezevenkliği" sözcüğünü sokan Alp'e ayrıca teşekkür etmem gerek.Bizi sofralarda toplayan yediren içeren ve de gezdiren kendisidir.Kendisi benden 6 yaş büyük olmakla ve işletme okumayı bırakıp gastronomi yollarına düşmeyi tercih etmiş bir abimdir,kardeşimdir benim için :)Bana hayatla ilgili verdiği ilham ve öğretiği çokdur.
Bu ekiple az çok zamanın ve paranın el verdiğince yine boş vakitlerimde yiyor içiyordum.Bu ekip olmasa rakıyı bu kadar sevmez,çiğ köfte delisi olmazdım bu ekip olmasa Yusuf Usta,Umut Ocakbaşı gibi yerlerin tadı olmazdı bende,gezip görmeyi bu kadar sevdiğimi anlamazdım.
Bu ekip, hayatın aslında nerde değil kimlerle olduğun düşüncesinin önemine daha bir kuvvetle sarılmama sebeb veriyordu sanki.Zaten asıl hayatta beni mutlu eden bu değil miydi ? Buydu..
Yinede az ekmedim değil bu ekibi en yukarda saydığım nedenlerden ve şimdi deli gibi kendime kızdığım zamansızlıklardan ötürü..
Kızdım ve hala kızıyorum kendime aslında bazen twitterda "peki ya gençlik" gibi yazılar yazdığımda insanlardan hiçbir yere gitmiyor bak gibi yorumlar alıyorum.Oysa durumun bir de iç yüzü var.Yaşımın gerektirdiklerini yaşamadığımı düşündüğüm senelerim,zamanlarım var.İnsan 4 yazda üstüste çalışır tatil yapmaz mı mesela ya da hem okula gidip hem çalışır mı?Neydi bende ki bu gelecek endişesi yoksa tutku muydu yoksa ikisi ortaya karışık mıydı yoksa bir kaçış ?
Belki bu ödenmesi gereken bir bedeldi,bedel ama ben bunun ödenmesi gereken bir bedel olduğunu düşünmüyorum artık.
Bu dönemle birlikte ve okulda aldığım eğitimle birlikte gezmeye görmeye yerinde tatmaya yeni insanlar tanımaya yeni kültürler öğrenmeye özeliklede yemeğin kültürel ve birleştirici unsurları hakkında düşünmeyi ne kadar cok sevdiğimi fark ettim.Zaten gastronomi olmasa sosyolojiye meyil edecektim.
Bu tutkumu alevlendirip iyice karar vermemi sağlayan olaylardan biri sevgili Tangör'le pazar günleri kantinde çalışmaya başlamamdır.O da benim gibi ayrı bir deli ayrı bir dünya insanidır.Büyük ihtimal leylekler büyütmüştür kendisini de bize söylememektedir.Çok da güzel hikaye anlatır tam rakı sofrası adamıdır,ah birde çok iyi bulaşık yıkar aklınızda bulunsun ;)
Az anlatmadı Edinburgh ve italya'da okurken başından gecenleri ...Bense onu hep büyük bir zevkle dinledim,hala da dinliyorum aslında.Ve dinlerken fark ettim ki ben onu sadece dinlemiyordum.Bende onla gidiyordum oralara ,ordaymış gibi mutlu oluyordum..Sanırım ondan hayallerimi uygulama konusunda güç aldım.
Kendisi bana hep sende bir gün gideceksin gezeceksin göreceksin hayal et ,hayal etmek yolun yarısıdır derdi evet Tangör bak bende sözünü dinliyorum hayal ediyorum ,tüm kalbimle inanarak..
Bir diğeri ise Yeditepe Üniversitesi'nde düzenlenen Yedi Tepe Yedi Mutfak adlı organisazyonda balkanların Istanbul Mutfağı'na olan etkisiyle ilgili yaptığım konuşmaydı.Bu konu bana verildiğinde -aslen gönüllü olmuştum- ,hiç bir fikrim yoktu daha da kötüsü elle tutulur bir kaynakta yoktu aileden bir bağlantı yoktu..Kızım deli misin nerden çıkardın işin gücün yoktu da nerden 15 dklık bir konuşma çıkaracağım diye kendime kızmaya başlamışken büyük bir zevkle araştırdım ,okudum ,öğrendim, dinledim.Günler geçmesin araştırmama devam edeyim istedim.15 dk sürmesi gereken konuşma 25 dk sürdü sözcükler kendiliğinden döküldü espiriler havada uçuştu.Ben kendime mi şaşsam mutluluğuma mı sevinsem,tebrikleri mi kabul etsem bilemedim.Emin olduğum bir şey vardı ben bu işi sevmiştim.Sonrasında İlhan Eksen'le konuştuğumuzda akedemik anlamda muhakkak bir şeyler yapmam gerektiğini yaparsam çok başarılı olabiliceğimi söyledi.Dünya tatlısı Sula Boziz'de ilerde bir kitap yazmam konusunda tembihledi.Kim bilir belki bir gün neden olmasın..
Bana bu şansı veren Hasan Açanal ve Güzin Yalın'ada ayrıca teşekkür etmem gerek bilseler bende nelere vesile olduklarını..Onların gözlerinde benle gurur duyduklarını belirten ifadeleri bulmakta benim için ayrı bir mutluluktu.Umarım bir gün biz de Burak'la birer güzi ve haso oluruz :)
Ama en çok güldüğüm bu gün ne zaman bir konferansda konuşma muhabetti geçse arkadaşlarımın aman Ceylan sen konuşma şimdi bizi yarım saat kitlersin imalarını esirgememeleri :)

Sanırım bu gün bu yol bitmeyecek, açılım bir diğer posta devam edecek yoksa ben blogdan vaz geçip roman yazmaya başlayacağım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder