28 Aralık 2009 Pazartesi

Kavşakda Dur ! Sola Dön

Ben kadere inanmam.İnsanların kendi kaderlerini kendisinin cizdiğine inanirim.İster hayattaki hatalar o hatanın içindeki fırsatların yanında cok kücük kalır ,her hata yeni bir fırsat önemli olan onu görmektir gibi cümleler ister enerji,pozitiv düşünce deyin...
Öyle ya da böyle şayet kader varsa slow food kaderime çizilmiş en güzel yollardan biriydi benim için.
Slowfood'un hem mesleki hem birey olarak beni çok beslediğine,ufkumu daha da bir açtığına inanıyorum.
Gastronomi okumaya karar verdiğimde tek endişem tamamen kendi zevklerime yönelik bir şey okuyup insan olarak ülkeme,dünyaya sosyal sorumluluk adına yeteri kadar katkıda bulunamayacağım endişesiydi.Çünkü hiç bir zaman ot gibi yaşayıp ot gibi ölmeyi istemedim.Dünya'ya öyle ya da böyle bir amaç ve katkı sağlama amacıyla geldiğimize inananlardanım.Söz konusu okuduğum mutfak,yemek olunca bende hep türk mutfağı ile ilgili bir şeyler yapabilirim diye düşünmüş son karar için 4 senin geçip şekillendirmesini beklemiştim.

Slow Food ise bırak sadece türk mutfağını ondan daha derin,derinden de öte toprağım için,kültürüm için ve yine dolayısıyla mutfağım için neler neler yapabiliceğimi gösterdi.Aslında slow food ile ilgili düşüncelerim için ayrı bir yazı yazmam gerek.
Kısaca,Slow Food hayat felsefemle mesleğimi içiçe sokup bir bütünsellik sağladı artık legolar daha iyi bir oturuyor sanki daha bir huzur var hayatımda :).
Bir diğer güzel şey ve belki de beni en çok mutlu edense bir dolu benim gibi düşünen hayata bakan insanlarla tanışmama vesile olmasıdır.Tangörcüm yine senin adını burdan zikretmem ve abiliğini göstermem lazım.Pazar sohbetlerimizde bana hep derdi merak etme kendin gibi insanları bulucaksın ,farkında olmadan kendine çekeceksin ..Ne mutlu ki gerçekten öyle oldu,oluyor,olmaya devam etsin :)
Burdan Evrim,Pelin,Özge,Levent,Sedef'in isimlerini zikretmeden geçemeyeceğim.(ah bir vakit olsa en son yaptığımız euro gusto maceramızıda burdan yazabilsem..)Ne mutluyum ki sizlere sahibim çoçuklar, ne mutlu ki sizle aynı masada oturup aynı düzlemden bakabiliyoruz hayata.Slow Food'un bana verdiği en güzel hediyeler, sizleri seviyorum.Hani şu hep dilimden düşürmediğim insanın nerde olduğu değil kimlerle olduğu sözü pek bir pekişiyor sizlerle.Filizcim,mentorum yine bir slow food vesilesi pek tabii senide unutamam :)

İşte bu gün ,24 yaşında,bu güne kadar yaşadıklarını özümsemiş ,hayatında neyi sevdiğini,neyi en çok istediğini,nasıl kısmını değil belki ama neyi yapması gerektiğini hala öğrenmekle beraber bilen bir kız var.

Bu kız hayatı çok seviyor,sevdikleriyle olmayı,vakit geçirmeyi ,sofralarda beraber olmayı,sofra muhabetlerini,yemeği,yemek yapmasını,doyurmasını,türetmesini,üretmesini,durmayan enerjisni,çoşkusunu,gezmeyi,görmeyi,tanımayı,öğrenmeyi,kültürleri,tarihi,insanlığı,okumayı,yazmayı,hayal etmeyi,hayal etmekten vazgeçmemeyi seviyor asıl zengiliğin içdeki huzur olduğuna inaniyor.Bundan 20 sene sonra yine sevdikleriyle,dostlarıyla ,eşiyle,cocuklarıyla bir sofrada oturmuş yüzünde büyük bir tebessümle bulmak istiyor kendini.

Ve o yüzden artık sadece bir mutfak aşçısı olmanın onu mutlu etmeyeceğine,tatmin etmeyeceğine inanıyor.Haftada 6 gün bir işte hırslara yenik düşerek yahut yannış hedeflere yönelik çalışmalarda bulunup iç huzurundan, hayatta ki diğer sevdiği şeylerden,yaşını yaşayamamaktan mahrum olmak istemiyor.Hele ilerde hiç pişman olmuş olmak istemiyor.Cvsel ve maaşsal önemsiyişlerden arı olmak istiyor.Geleceğine bu şekilde yatırım yapmak istemiyor yapıyım derken hayattaki diğer şeyleri kaçırmak istemiyor.Şayet ödenmesi gereken bir bedel varsa bu bedelinde ille bu yollardangeçmesi gerektiğine inanmıyor.
Belki ilerki hedef aynı olsada varılacak yol aynı olsada izlediği yönü değiştirme vakti geldiğine inaniyor.
Önce biraz kendine vakit ayırıp toparlanması gerekiyor sonra içinde hem gezmenin görüp öğrenmenin hem tatmanın damaksal zenginleşmenin barındığı
onu asıl besleyecek yolda ilerlemek istiyor.Mutfağı seviyor mu mutfakda olmayı seviyor mu yine olmak istiyor mu tabii ki seviyor deli gibi seviyor,olmakda istiyor ama sanırım bu kız cok şeyi seviyor :)
ve işte sizlere bir türlü söyleyemediğimi şeyi söylüyor ve belki de ilk defa kadere inanması gerekiyor kendisinin uzun süredir kurcaladığı bu satırları ceserat edip de ayrılamadığı işine
başka şeylerde vesile oluyor ve beyaz ceketli işinden ayrılıyor.

Ona bu güne kadar emek vermiş,inanmış herkesden özür diliyor,mahcubiyetini gizlemiyor.
Öte yandan ona inanmalarını ve en çok ihtiyacı olduğu şu dönemde desteklerini ondan esirgememelerini istiyor.Kafasında bir sürü proje, bir sürü yapmak istediği şey var.

Çünkü onu mutlu eden bu ve o onu mutlu eden yolda yürümek istiyor artık.

Unutmadan ömründen uzun idealleri var asıl şimdi çalışması lazım çook çalışması, çok yaşaması, lazım çook :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder