9 Ağustos 2009 Pazar

İnterrail Günlükleri 1 -Sirkeci'den Selanik'e

Liseden beri olsa gerek hep bir interrail (trenle avrupa yolculuğu) yapma hayalim vardı.Zamanla hayalin içeriği yönü değişse de para-zaman ihtiyacı hiç değişmedi.Aylar yıllar geçti bak bu sene de olmadı derken artık eğitim hayatımın bitimine geldiğimi fark edip, bak Ceylan bu sene yaptın yaptın şu işi yoksa iş güç peşinde azıcık tatille (evet evet unut o uzun aylık okul tatillerini artık sen) hiç yapamayacaksın bir daha dedim ve karşıma çıkan ilk fırsatta kendimi trende buldum. :)

Yelina ve ben ilk şokumuzu kırık dökük (ınterrail ruhunun bir parçası kabul edilen) sürünmeyi göze aldığımız bir trende yolculuk edeceğimizi düşünürken; kendimizi son derece lüks içinde, buzdolabı ,lavabosu bulunan bir trende bularak yaşadık.Ah şimdiden pek bir sevmiştik o tren sesini.
İkinci şokumuzu ise yunan sınırına gelip pasaport kontrolümüzü beklerken yaşadık.Yunanlılar türklere benzer dediklerinden karşımızda hafif göbekli pala bıyıklı bir Yorgo(yunanca bildiğimiz tek erkek ismiydi oydu o sıralar ) bekliyor, bendeniz korkudan sınıra gelmeden bir türlü yatağıma yatamıyordum. Biz Yorgomuzu bekleye duralım karşımızda umduğumuzdan çok farklı bir Yorga bulup pasaportlarımızı verirken hafif bir tutukluk yaşadık (anlayın işte çoook yakışıklı bir Yorgo idi bu) Kendisi pasaportlarımızı verip "thank you" derken (evet evet polis teşekkür ediyor) 32 dişimizin de görünmüş olması pek bir muhtemel.:)
Sonunda huzurla yatağıma yatabilir ve uyuyabilirdim (arada çat kapı misafir olan konuşkan kürt Ali'den bahsetmeden de geçemeyeceğim.Ama aklımda nedense kocaman ayakkabıları kalmış sahi kaç numaraydı acaba 47 ? 48 ? )
Maalesef her gün böyle güzel bir trenle seyahat edemeyeceğim ertesi gün itibariyle belli olmuştu.Sabah Selanik'e varmış Atina trenine yer ayırtmaya çalışıyorduk.Çalışıyorduk çünkü bütün trenler doluydu (önce tren yok dediklerini ısrarlarımız sonucu biletimizle ayakta gitmek kaydiyle trene binebileceğimizi söylediklerini de belirtmem gerek)
Selanik-Atina treni gayet konforlu gözüküyordu üstelik bir sürüde boş yer vardı.Bizle kafa mı buluyordu bunlar ?Bulmuyorlarmış.6 saat süren yolculuğumuz boyunca her durakta yerimizden kalkmak başka koltuklar bulmak zorunda kaldık.Çünkü her istasyonda bazı insanlar iniyor yerine yeni insanlar biniyordu.Artık şansımıza neresi düşerse.Hal böyle olunca insanlar biletini gösteriyor biz mahsun mahsun yerimiz den kalkıyorduk.Uyku ,dinlenmek ? Hele hele bendeniz bayan stres ve panik için ?Her sefer tren durup yeni insanlar geldiğinde ay bak Yelina buraya doğru yürüyor vallahi bak şimdi buraya gelip yerimize oturacak diye panik yaşıyordum.
Atina'ya vardığımızda bizi Yannis karşıladı(couchsurfing'den bulduğumuz Atina'da evinde kalacağımız arkadaş) Atina'ya geçmeden Selanik'de dolaşırken yanımızdan geçen ayyaş yaşlı bir yunan amca bize dönüp almanca "almanca konuşuyor musunuz" dedi hayat bu ya bizde hemen evet dedik kendisi zamanında almanca profösörüymüş ama artık almanca pratik yapamıyormuş.Bizim nereli olduğumuzu sordu türk olduğumuzu söyleyince daha bir sevindi tebessüm etti. Selanik Yunanistan'nin 2. büyük şehri olmasına rağmen oldukça küçük bir şehir.İzmir'in,Bursa'nin yanına bile yaklaşamaz.Ama o küçük şehirde bile otobüsler duraklarda yazan digital saatlere göre hareket ediyor ve de dakik !

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder